Curse Of Vampire'ye Hoş Geldiniz.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Elyssa Lizzié Raymond

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Elyssa Lizzié Raymond
Rütbesiz ( Lütfen rütbe başvurusu yapınız! )
Rütbesiz ( Lütfen rütbe başvurusu yapınız! )



Mesaj Sayısı : 3
Kayıt tarihi : 30/10/10
Yaş : 29

Elyssa Lizzié Raymond Empty
MesajKonu: Elyssa Lizzié Raymond   Elyssa Lizzié Raymond Icon_minitimeC.tesi Ekim 30, 2010 7:54 pm

Tak... Tak... Tak... Bu düzenli sesle kıvrıldığım yerden -isteksizce- doğruluverdim. Normal şartlarda uyandığımdığım zaman sırtımda bir ağrı hissetmem gerekirdi. Neden mi? Beton bir zeminin üzerinde yatarsanız eğer ağrı hissetmeme gibi bir olanağınız kalmayacaktır. Ama garip bir şekilde çok rahattım. O geceden sonra... Yani şey şu vampire dönüştüğüm geceden sonra kendimi ilk bulduğum boş bir depoya atıverdim. Ne gibi bir değişiklik olacak onu çözmeye çalışıyordum. Acaba bende bana saldıran o hayvan gibi başkalarına saldırır mıydım? Hayır, ben onun gibi bir yaratık olmayacaktım. Kaderim gereği bu iğrenç kanı vücudumda taşıbilirdim ama o kanın beni bir pisliğe dönüştürmesine izin vermeyecektim. Düşüncelerimden sıyrılınca etrafıma bakınmaya başladım. Aslında günlerdir buradaydım fakat bir kez olsun bile nasıl bir yer olduğu hakkında aklımı yormamıştım. Nerden baksan elli metre kare bir yerdi burası. Duvar diplerinde bantlanmış koliler, ıvır zıvır eşyalar. Duvarlar bembeyaz bir boya. Hani, sanki boyanmamış da sıvayla duruyor gibi. Bir dak,ka ya ben kapı sesiyle uyanmamış mıydım? Deponun sahibi falan herhalde, beni kovmaya gelmiştir.
"Kahretsin! Kalacak başka bir yerim yok." diye tısladım. "Merak etme, ben bir yer buldum bile." dedi kapının ardındaki kişi. Ses tok ve ımm sanırım çekiciydi. Kullandığı kelimelere o kadar hakimdiki sanki bir çeşit büyü altına alıyordu insanı. Pehh, insan mı? Ben bir vampirim(!) "Kimsin?" diye sordum kabaca. Onun gibi hüküm veremiyordum kelimelere. "Ben. John Quinion." dedi düz bir tonla. John Quinion, kim olabilirdi? Tanıdığım biri olduğunu hiç sanmıyorum. Q harfiyle başlayan bir arkadaşım hiç olmamıştı. Yani sanırım olmamıştır. Ne diyorum ben tanrı aşkına? Daha kendi adımı bile hatırlamazken öyle birinin daha önce hayatımda olduğunu nerden hatırlayacağım. "Ya sen?" dedi John. Ben mi? Evet gerçekten ben kimdim? Hemen kıyafetimin ceplerine bakmaya başladım. Belki bir yerlerde kimliğim vardır. Ya da ne bilim zamanında ehliyet almışımdır falan. Ceplerim bomboştu. John kibar bir sesle; "Tamam, söylemek istemiyorsan söyleme." dedi. Ama açıklama yapmak istiyordum. "Bilmem Betsey ya da Marie. Eva da olabilir. Aslına bakarsan Lizzié de kulağa hoş geliyor." Kafam iyice karışmıştı. İnsanın benliğini kaybetmesi olayını yaşıyordum sanki. "Kapıyı açar mısın? Marie, Eva, Lizzé ya da her kimsen?" diye öneride bulundu John. Kapıyı açmalı mı yoksa ona defolup gitmesini mi söylemeliydim. Bir düşünelim bakalım. Eğer açarsam -vampir filmlerinden izlediğim gibi- susuzluktan üzerine atlayıp, onun yaşamını ve duygularını hiçe sayarak bir ısırıkta can vermesini sağlayabilir miyim? Belki de önce onu etkim altına alırım ve acı çekmeden ölmesini sağlarım. Ne saçmalıyordum. Düşündüklerimi unut gitsin. En iyisi şu kapıyı açalım ve olacakları hepberaber görelim.
Hafifçe araladım. Tanrııım! Nefesim kesiliyor, soluksuz kalıyordum. Kanımın -o pis kanın dışındaki kan- hızlıca aktığını, kalbimin yerinden çıkacakmışçasına çırpındığını dahi hissedebiliyordum. Beni daha öncesine böyle etkileyen olmamıştı. Aslına bakarsan kız arkadaşlarım anlatırlardı fakat hep abarttıklarını düşünmüştüm. Taa ki onu görene dek. Alnını kapatacak uzunluktaki dümdüz karamel saçları, bembeyaz kaya gibi bir teni, deniz mavisi derin bakışlı gözleri, uzun kaslı bir vücudu. Tanrı aşkına bu bir insan değildi herhalde? Olağandışı bir şey bu. Hiçbir gruba yerleştiremeyeceğim türden muhteşem şey. Aralandırdığım kapıyı şimdi ardına kadar açmıştım. Giyim tarzı da çok ilginçti. Sanki seksenlerden kalma bir modayla geziniyordu etrafta. Ondan başka hiçbir şey düşünemiyordum. Şimdi evren sadece ikimiz için yaratılmıştı. Derin bir nefes alıp; "Bu kadar güzel olacağını tahmin etmemiştim. Sen hayatımda gördüğüm en güzel vampirsin." dedi. Ben onu seyre dalarken aynısını o da yapıyormuş meğer. Bana güzel olduğumu mu söylemişti çıldırmış olmalı. Sanırım hiç aynaya bakmamış. Kendinin tanrıça gibi dolaştığının farkında değil. Hayran bir şekilde gülümsedim. O da kahkahalar atıyordu. Suarat ifadem değişmişti bakışlarım sertleşti. "Komik olan ne?" karşısında yeterince eziliyordum. Birde dalga geçmişti öyle mi? Şımarık, züppe! "Züppe mi? Aaa, hayır tatlım. Benden bu kadar etkilenmene gülüyordum sadece. Nasıl biri olduğun hakkında fikri olmayan da sensin ayrıca." dedi oyuncağına kavuşmuş bir çocuk sevinciyle. "Ne düşündüğümü nereden bildin?" Yuh artık. Düşüncede mi okuyorlar. Saçma sapan bir kurgunun içindeyim sanki. Hayır yani, izlediğim filmlerde gerçeklik payı vardı bu iyice uçmuş durumda. Ayrıca geldiğinden beri ayran budalası gibi ağzımı açmış onun hakkında yorumlar yapıyordum hepsini biliyor. Ne kadar hoş! "Hşşşt. Sakin ol biraz Lizzié. Evet biliyorum. Ve inan bana bu çok hoşuma gitti."
Yavaşça bana yaklaştı aradaki mesafeyi gittikçe azaltıyordu. Bedenim kontrolden çıkmıştı. Karşımdaki şaheser kalp atışlarımı bile duyuyor olabilirdi. Lavanta kokusu gittikçe daha çok doluyordu burnuma. Onun kiraz ve ıslak dudakları benim kuru dudklarımla birleşmişti. Buz gibi dudaklarım şimdi alevlenmişçesine yanıyordu. Yavaşça geri çekti dudaklarını ve alnıma hafif bir buse kondurdu. Ben ise şekeri elinden alınmış çocuk gibi mızmızlanıyordum adeta. Bu halime gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Buradan çıkalım artık. Ve seni arkadaşlarımla tanıştırmama izin ver lütfen." dedi. Kibarlıktan kırılıyordu resmen. Onun yanında kendimi çok kaba hissediyordum. "Arkadaşlarınla" düşündüm ve devam ettim. "Vampirler mi?" "Evet." dedi kocaman bir gülümsemeyle. Yürümeye başlamıştık. Ormanlık bir alana kadar geldik. İyice içine doğru ilerlediğimizde orada kocaman bir malikane vardı. Dışarda ise her ağacın altında oturmuş insanlar. Daha doğru bir deyimle vampirler vardı. Onlara doğru yaklaştığımızda tüm o parlak gözlerin üzerimde gezindiğini hissettiğime yemin edebilirdim. Yiyecekmiş gibi değil de derin bir hayranlıkla bakıyorlardı. John bana döndü; " Senin yeteneğin ne biliyor musun? Etrafındaki herkesi cazibenle yetkin altına alabiliyorsun. Şurda gördüğün herkes senin tek bir lafını bile geri çevirmeyecektir bundan adım kadar eminim."dedi. Tabiri caizse Ölmüş ve cennete düşmüştüm. Önümde çok uzun bir dönem vardı hemde çok uzun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
admin
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Mesaj Sayısı : 44
Kayıt tarihi : 23/10/10

Elyssa Lizzié Raymond Empty
MesajKonu: Geri: Elyssa Lizzié Raymond   Elyssa Lizzié Raymond Icon_minitimeC.tesi Ekim 30, 2010 8:28 pm

Açıkcası bir çok yazım hatana rastladım diyebilirim. " Uyandığımdığım, 0lmüş, Iyice, suarat, bir dakka " gibi bir sürü hatana rastladım. Emin ol daha çok var. [ 10/25 ]

Renklendirmen yoktu. Hemde hiç. Direk düz yazmışsın. Tam bir hayal kırıklığı. Hiç puan alamayacaksın buradan. [ 0/20 ]

Yazı boyutun sanki çok küçük gibi geldi. Ayrıca paragraf kullanmamışsın. Düz bir yazı olmuş. Okurken nerede kaldığımı anlamak için mousemle takip etmek zorunda kaldım. [ 10/20 ]

Kurgun idare ederdi. Macera yoktu. Bir vampirin o günkü geçirdiği günü anlatan günlük gibi bir şeydi. [ 10/25 ]

Uzunluk en azından yine iyiydi. Yazı boyutunu büyültsen ve paragraflara dikkat etsen daha hoş görünebilirdi. [ 7/10 ]

Toplam Puanın:
37

NOT: Sana tavsiyem RPG Dershanesinde daha iyi bir RP yazmandır. Bu puanla ancak öğrenci olabilirsin ve gerçekten çok düşük seviyede öğrenci olursun. En iyisi yeni bir RP yazman olacaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://curseofvampire.yetkinforum.com
 
Elyssa Lizzié Raymond
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Curse Of Vampire'ye Hoş Geldiniz. :: [R]OLE [P]LAY [G]AME :: Role Play Game :: Puan Belirleme-
Buraya geçin: